Resmî Toplum Gücünü Nereden Alır?
Geleneklerden ve alabildiğine örgütlü oluşundan. Yani Tarih kadar eski (Sümerlerde kurulmuş ilk devlet) ve devasa bir örgütlü otorite oluşu onun sarsılmazlığını sağlar. Yasama, yürütme ve yargı yetkilerini elinde bulundurması bu gücün uygulamadaki yansımalarıdır. Bunlar aracılığı ile gücünü hissettirir Sivil Topluma.
Doğaldır ki, ülkeye giren ve ülkeden çıkan para trafiğini yönlendirmenin de önemi büyüktür! Bu yüzden de toplumun egemenleri hep sözlerinin geçmesini isterler devlet örgütünde ve geçer de.. Arada sırada roller değişse de, ST’nin büyük çoğunluğunun temsilcilerinin sözleri dinleniyormuş görünse de, film yine aynen devam eder.. Hep 'esas oğlan' kazanır.. Esas kızı takar koluna gider.. Figüranlar ve seyirciler bakar sadece arkalarından..
Diğerine oranla sayıca çok çok fazla olduğu halde, ST'nin büyük çoğunluğunun güçsüzlüğü ve hep kaybeden taraf oluşu da, geleneksizliği ve örgütsüzlüğünden ileri gelir..
Elbette 'Sivil Toplum' devletten önce de vardı. Fakat çağdaş anlamda konuşulmaya başlanması ortaçağdan sonraya denk gelir.
Civilization(sivilızeyşın)=medeniyet =uygarlık. Üçü de farklı dillerden ama anlamları ve kökenleri aynı sözcükler.. 'Yerleşik toplum' kaynaklı üçü de.. Yani 'sivil' kavramı göçebe hayatı bittikten sonra, tarım ve ticaretin gelişmesiyle birlikte kentlerde oturan insanların oluşumu. Fakat sonraki bin yıllar boyunca hep göçebe ya da yerleşik resmî toplum/asker egemen olmuş, 'sivil'ler hep figüran olmuşlar.. Ortaçağın bitiminden sonra burjuvaların güçlenmesiyle yeniden ve çağdaş anlamıyla ST konuşulmaya başlanmış..
Yani 500 yıllık bir geçmişi var çağdaş sivil toplumun.. Özellikle de batı toplumlarında gelişme olanağı bulmuş ve bugünkü düzeyine ulaşmış.. ST, "Toplumsal Altüstlükler" dediğimiz, diyebileceğimiz; geniş kitleleri yakından ilgilendiren hareketlerin hem yaratıcısı, hem etkileyen ve etkileneni olmuş. Ama, yukarıda da dediğim gibi, gelenekler açısından, devlet karşılaştırınca açık farkla kaybediyor ST. Birinin 6500-7000 yıllık geçmişi var. Diğerinin 500 yıllık.. Gerçi bu tek başına belirleyici olmuyor. Örgütlülük de aynı derecede, hatta daha fazla önemli! ST bu açıdan da kaybediyor.. Ya darmadağınık, ya da çok cılız..
Önceki bloglarımın birinde "... Reform, Rönesans döneminden tutun, Aydınlanma Hareketi ve Sosyal Devrimleri ile birçok çalkantı yaşamış, ..." demiştim.. Bunların tümü ST'nin geleneğidir ve önemli deneyimlerin kazanıldığı olaylardır.. Ama o deneyimler öyle bir şeydir ki "anlatılmaz, yaşanır.." Elbette Tarihsel olaylardan çıkan dersler; çok yönlü olarak yazılmalı, okunmalı, anlatılmalı ama yaşanmalı da..
Tabii, "zaman makinesi henüz yapılmadı.. 'Tarih' nasıl yaşanacak?" sorusu çıkar karşımıza.. Onun eksikliğini de yine büyük ölçüde ST'nin el attığı, kültür-sanat, iletişim ve bilişim (sinema, tiyatro, kitap (ille de kitap :)), TV, internet, vb.) sektörleri aracılığı ile gidermeye çalışmak gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder