5 Nisan 2011 Salı

Sanal Dünyam benim..


Yaşı uygun olanlar bilir..


"Ne yeşil ne siyah ne toz pembedir

Mavi dünyam benim ömre bedeldir" diye başlayan güzel bir şarkı var.


Şimdilerde yazılsaydı o şarkının sözleri:


"Hem yeşil hem siyah hem toz pembedir

Sanal dünyam benim ömre bedeldir" diye olabilirdi.


***


Gerçi bir yerlerde "sanal dünya"yı mağara duvarlarına çizilen resimlerden başlatmıştım ama bugün yaygın kullanılan anlamı ile ele alıyorum.


Yıl 1968.. Dünya üzerinde İnternet ve PC henüz yok! Arthur C. Clarke'ın ünlü eseri 2001: A Space Odyssey (2001: Bir Uzay Destanı), Stanley Kubrick tarafından filme alınır.


Kitapta şöyle bir bölüm var:


"… Oturup bir şeyler okumaktan başka yapacak bir şeyi olmamasına rağmen, vaktini değerlendirmek için yapacağı birkaç şey bulmuştu. Resmi raporlar, taslaklar ve tutanaklardan sıkıldığında, büyük dosya kâğıdı boyutundaki haber bloknotunu geminin bilgi devrelerine bağlayıp Dünya'dan son haberlere göz atabilirdi. Dünya'nın en büyük gazetelerini teker teker çağırabilirdi. En önemlilerinin kodlarını ezbere biliyordu, bu yüzden bloknotunun arkasındaki listeye bakmasına gerek yoktu. Gösterim biriminin kısa sureli hafızasını açarak, on sayfayı açık tutabilir, bu sırada başlıklara ve ilgilendiği konulara göz atabilirdi. Her birinin kendine ait iki haneli bir kodu vardı. Bunları tuşladığında posta pulu büyüklüğündeki bir dikdörtgen, tüm ekranı kaplayıncaya dek genişler ve Floyd bunu rahatlıkla okuyabilirdi. Bu işlemi bitirdiğinde, ana sayfaya geri dönebilir ve daha detaylı araştırma için yeni bir konu seçebilirdi.


Floyd bazen haber-bloknotunun ve onun ardındaki müthiş teknolojinin insanoğlunun kusursuz iletişim arayışında attığı son adım olup olmadığını merak ediyordu. Uzay derinliklerinde, saatte binlerce mil hızla Dünya'dan uzaklaşıyordu ama yine de birkaç mili-saniye içinde istediği herhangi bir gazetenin başlığını görebiliyordu…"


Bilim-kurgu böyle bir şey işte.. O zamanlarda düşlenen e-gazetenin çok daha gelişmişi yıllar sonra hayatın vazgeçilmezi olabiliyor.


Elbette "sanal dünya" e-gazeteyle sınırlı değil. Chat, forum, blog, haber grubu ortamları, sosyal-paylaşım siteleri ve akla gelen/gelemeyen her konudaki web siteleri (bazen de hepsinin bir arada olduğu ortamlar) kullananların -şimdilik- iki duyusuna (görme ve işitme) hitap ederek dünyalarını değiştiriyor! :)


Tabii buraların da kendine göre kuralları, yolu/yordamı/yöntemi var. Ama bunlar oturmuş değil. :( Forumda yapılması gereken bir tartışmanın, chat ya da blog ortamında yapılması beklenmemeli. Aynı şekilde sosyal paylaşım sitelerinde iki kişiden başkasını ilgilendirmeyecek konuların Duvarlara yazılmaması gerekir, gibi.


Ama bu dünyanın henüz bir okulu olmadığı için, çoğu hataları hoş görmek durumunda olmak gibi bir durum var. Ayrıca herkesin benzer hataları yapabileceğini düşünürsek, karşıdakinden de aynı hoş görüyü beklememiz gerekir. Burada kullanıcı bilgisi, yaşı (hem reel, hem sanal) vb. şeyler giriyor devreye.. Karışık işler yani.. :D

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder