(İlk yayınlanışı: 19 Haziran 2011)
Epeydir internette dolaştığını bildiğim, sevdiğim bir söz
öbeği vardı. Geçenlerde facebook’ta yeğenimin duvarında rastladım ve
sevindim..
- Gösterdim... gördü anlamına gelmez
- Söyledim... duydu anlamına gelmez
- Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
- Anladı... hak verdi anlamına gelmez
- Hak verdi... inandı anlamına gelmez
- İnandı... uyguladı anlamına gelmez
- Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez…
- Söyledim... duydu anlamına gelmez
- Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
- Anladı... hak verdi anlamına gelmez
- Hak verdi... inandı anlamına gelmez
- İnandı... uyguladı anlamına gelmez
- Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez…
Bunun bir de öyküsü var:
Adamın biri, ilk defa gittiği küçük bir kasabada
şaşkın şaşkın gezinirken yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve
arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
- Buraların yabancısıyım… Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler...?
Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
- Ben de buraya ilk defa geliyorum demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş.
Çocuk:
- Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
- İyi ama, demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği nerden biliyorsun?
- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik, manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür etmek için döndüğünde fark etmiş çocuğun kör olduğunu.
Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini fark ettiğini...
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:
- Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş, görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi?
Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
- Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, senin benden iyi gördüğündür.
- Buraların yabancısıyım… Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler...?
Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
- Ben de buraya ilk defa geliyorum demiş. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş.
Çocuk:
- Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? diye gülümsemiş. Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.
- İyi ama, demiş adam, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği nerden biliyorsun?
- Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez, diye atılmış çocuk. Üstelik, manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu duyacaksınız.
Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür etmek için döndüğünde fark etmiş çocuğun kör olduğunu.
Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini fark ettiğini...
Işığa hasret gözlerini ondan saklamaya çalışırken:
- Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş, görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam öyle değil mi?
Adam, çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına yönelirken:
- Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum tek şey, senin benden iyi gördüğündür.
Yukarıdaki söz öbeğine dönelim:
- Gösterdim... gördü anlamına gelmez
- Söyledim... duydu anlamına gelmez
- Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
- Anladı... hak verdi anlamına gelmez
- Hak verdi... inandı anlamına gelmez
- İnandı... uyguladı anlamına gelmez
- Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez…
- Söyledim... duydu anlamına gelmez
- Duydu... doğru anladı anlamına gelmez
- Anladı... hak verdi anlamına gelmez
- Hak verdi... inandı anlamına gelmez
- İnandı... uyguladı anlamına gelmez
- Uyguladı... sürdürecek anlamına gelmez…
İnsana dair bu özelliklerin tümü; sağlıklı eğitimle,
zaman içerisinde, bir ya da birkaç kuşakta öğretilebilinir, geliştirilebilinir.
Buraya virgül atıp başka bir açıdan daha bakalım:
Daha önceleri birkaç kez üzerinde durduğum "BİZ
OLMAK" kavramı burada yerini bulur yine..
BİZ, öyle bir şeydir ki.. Onu oluşturanlar her zaman
birbirlerini tamamlamaya çaba gösterirler. (Hani şu voltran gibi ;) Biri/leri
yolu sorar, diğer/leri tarif eder/gösterir; ama beriki/ler doğru anladı/hak
verdi/inandı/... demek değildir bu.. Biraz daha açayım.. Biri/leri sorgular,
başka/ları tartışır, bir başkası kendinden bir yorum katar
olaya, yani yorumlar, daha başkaları hak verir
ve uygular! Bunların "kim" oldukları da önemli değildir o
kadar! Aynı insanlar da olabilir, başka başka insanlar da.. Herkesten gücünün
yettiği kadar!.. Ama diğerleriyle uyum içerisinde..
Herkesin bir başkasına göre eksik veya fazla yanı var..
Burada önemli olan; bu eksikleri ve fazlaları ortaya çıkartıp en yararlı biçimi
bulmak. Bunu da yapabilmek için 'BİZ olmak' gerektir! Ve elbet.. BİZ de bir
tane değildir! Başka başka BİZler olması olasıdır. Aralarında ortak yanlar
bulunan BİZlerin birbirlerini ve sonunda Voltranı (!) tamamlamaları yapılacak
tek işlemdir. :) Öyle, seçim zamanları, iki aylığına TVlerde türkü söylemekle
olmaz bu işler..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder