1 Ocak 2010 Cuma

OLANI OLDUĞU GİBİ GÖRMEK

 
Olanı, olduğu gibi görmek gereklidir. Çoğumuz "ben böyle yapıyorum, zaten" deriz, ama pek azımız yaparız bunu. Hep olmasını düşlediğimiz dünyada yaşamaya uğraşırız. Uğraşırız da.. Yine çoğumuz, bu 'olmasını düşlediğimiz' dünyada yaşamak için hiç bir şey yapmayız. Hep başkalarından bekleriz. Okumayız, düşünmeyiz, öğrenmeye çalışmayız, sorgulamayız, tartışmayız, bildiklerimizi başkalarına aktarmayız. Kısacası 'düşlediğimiz dünyada yaşamak' için mücadele vermeyiz. Ondan sonra da isyan ederiz. Dünyanın kötülüğünden, gittikçe batağa sürüklendiğinden, bizi kimsenin anlamadığından falan dem vururuz.
 
Ya da bir başka türlüsünü yaparız. Elimizi eteğimizi çekeriz dünyadan. Yarısı dolu su bardağına 'yarısı neden boş' diye kızarız. 'Yaşamak o kadar önemli miymiş, niye gelmişiz ki bu dünyaya, getirirken bize sormuşlar mı' der, küseriz yaşama. Kendimizin ve çevremizin sorunlarıyla savaşmaktan, onları çözdükçe alınan mutluluktan habersizce yaşar gideriz.
 
İkisi de aynıdır. Aynı ölçüde tehlikelidir. Çünkü 'insandır' söz konusu olan. Ve insanların bir araya gelerek yarattığı 'toplum'dur. Her insan, önce 'çevre yaratığı'dır. İçinde yaşadığı toplumdan öğrendikleriyle büyür. Sonra 'çevre yaratıcısı'dır. Herkesin iyi kötü bir çevresi vardır, ailesi vardır, arkadaşları vardır. İşte, insanın içinde bulunduğu şartlar karşısında takındığı tutum, aldığı tavır onun hem kendisini, hem çevresindeki insanları etkiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder