30 Ocak 2010 Cumartesi

"Her Şey Satılık"


80'li yılların başında Deniz Türkali'nin tek kişilik enfes bir müzikalini izlemiştim: HER ŞEY SATILIK. O oyundan aklımda kalan bir bölümü paylaşmak isterim: Yetenekli fakat hırslı, ünlü ve zengin olmak isteyen bir piyanist, şeytanla pazarlığa girişir. Şeytan; notalar karşılığında piyaniste ev, araba, şöhret vb. sağlamayı vaat eder. Tabii bunları zamana yayacaktır. Önce "do" notası karşılığı ev, sonra "re" notası karşılığı araba, falan. Piyanist kabul eder.. Bir süre sonra zengin ve ünlü olmuştur ama elinde bir tek notası kalmıştır. O da hiçbir işe yaramamaktadır tek başına..


Günümüzde şeytana satılan "notalar" karşılığında şan, şöhret sahibi olmuş aydınımsılardan çokça var. Bunlara "omurgasızlar" da denmekte. Eskiler "eyyam ağası" derlermiş böylelerine. "Her durum ve zamanda fırsat kollayarak büyüklere yaranan kimse" anlamında.


Tüm bunlar; yaşadığımız toplumun, olmaması gereken ama maalesef olan sakatlıklarıdır, çürümüşlükleridir. Ve düzelmeden de "toplumsal nirvanaya ulaştık" diyemeyiz..


Elbette ki, yapılacak olan; Samuel Beckett'in ünlü "Godot'u Beklerken"indeki gibi "bizi kurtaracak" bir şeyleri beklemek olmamalıdır. Tam tersine; her şeyden önce kendimizi yetiştirmeli, ailemizin ve çevremizin sağlam bir duruşla, alabildiğine mert, alabildiğine dürüst ve alabildiğine kararlı olarak, yaşam kavgasında yer almasını sağlamalıyız.

2 yorum:

  1. Çok güzel sevgili dostum...

    Ben daha ileri boyuta götüreyim mi işi?

    "Godot'u Beklerken" oyunundaki gibi beklediğimizi yazmışsın ya, onu bile beklemiyoruz artık anlamsız bir "kabulle" işler tıkırındaymış gibi yaşıyoruz..

    YanıtlaSil
  2. Evet.. Haklısın.. "-mış gibi yaşama" konusunda eline kimse su dökemez bu coğrafyada yaşayanların..

    BA

    YanıtlaSil