24 Ocak 2010 Pazar

Çevre


"İnsan, çevre yaratığı ve yaratıcıdır." deriz.


Buradaki "çevre" kulağımızın alıştığı gibi; dağlar, kırlar, ormanlar, kuşlar, kelebekler, börtü böcük falan değildir. Adıyla, sanıyla, gelmişiyle, geçmişiyle, yaşayanıyla, ölüsüyle toplum/lardır.


Hani, ilkokulda öğretilir ya.. "Aile, toplumun en küçük birimidir.." diye.. Hah.. İşte belli yaşa kadar aileler insanın beynini biçimlendirir, diğer bir ifadeyle formatlar. Daha sonra okul yapar bu işi.. Sonra -erkeklerde- askerlik, iş, -Türkiye'de yeterince olmayan ancak olması şart olan- Demokratik Kitle Örgütleri (DKÖ) falan ve buralardaki arkadaşlar, ağabeyler, ablalar, kardeşler yani "yaşayan reel çevre" bu görevi devralır..


Bir de yıllar, yüzyıllar hatta bin yıllar öncesinde yaşamış; düşüncelerinden, görüşlerinden, buluşlarından, eserlerinden yararlandığımız "ata"lar var.. Bunlara da "bizden önce geçenler" derim ben kısaca..


Son olarak da; günümüz teknolojisiyle oluşan, bilgisayar + internet olgusunun yarattığı forumlar, haber grupları, chat vb. ortamlarda hayat bulan "sanal çevre" var ki özellikle zamane toplumu için epeyce önemli..


Yani insanı insan yapan çevresidir, içinde yaşadığı toplumdur.. E.. bunun karşılığında da

"çizdiğim sınırlardan çıkma!" diyor.. Çok şey mi istiyor yani?


Bunun cevabı görecelidir. Yani kişiye, zamana, yere göre değişir. Bu 'sınırlar' din, töre, gelenek-görenek, hukuk vb. kurallarıyla çizilmiştir. Sıkıysa çık bakalım sınırlardan!


Ancak, her şeye karşın, o toplum (ya da çevre) insana (kişiye, bireye ne dersen de) bir şans (aynı zamanda görev de) verir. Der ki: "Madem ben seni yetiştirdim, seni formatlayıp işleme hazır hale getirdim, o zaman sen de üzerine düşeni yap, benim bir üyem olarak sevmediğin, yanlış bulduğun kurallarımı/sınırlarımı değiştirmek/genişletmek için elinden geleni yap! Sen de çevre/ler oluştur, kendinde olan bilgiyi, düşünceleri başkalarına aktar, onlarla paylaş ve benim koyduğum sınırları geliştirmek için mücadele et! "Yok öyle üç kuruşa beş köfte!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder