7 Ocak 2010 Perşembe

OLAYLAR ve İNSANLAR

İlköğretim Tarih kitaplarında geçen bir konu vardır: İlkel kent devletlerinden birinde, her çocuk belli bir yaşa geldiğinde görevlilerce kentin yakınındaki ormanlık ya da dağlık bir bölgeye götürülür ve tek başına bırakılırmış. Bir kaç gün sonra aynı görevliler gelir, çocuk eğer hâlâ sağsa kente geri götürürlermiş.
 
İnsanların sakat ya da sağlam olup olmadıklarını sınamak için ne vahşi bir yöntem değil mi? Kanı donuyor insanın. Aslında benzer yöntemler 20. yüzyılın ilk yarısında, Hitler Almanya'sında da uygulanıyordu. Belki hâlâ dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanıyor. Ancak, önemli olan olayın tarihi değil, olayı yaratan düşüncenin ilkelliği ya da çağdışılığıdır.
 
Bir başka olay: Geçenlerde İsveç'e giden bir tanıdıkla konuşuyorduk. Kenti şöyle bir gezdikten sonra, İsveçli arkadaşına "Sizin ülkenizde de amma çok sakat varmış" der. Arkadaşı güler. "Sizin ülkenizde daha çok var, ama sokağa çıkamazlar. Çünkü; ne yollarınız ne de binalarınız sakatların dışarı çıkmasına uygun." Bunun tam tersi bir olayın da Türkiye'de yaşandığını hepimiz biliyoruz. Avrupalı bir turist, "Türkiye'de sakat yok mu, sokaklarda hiç rastlamadım" diye şaşkınlığını belirtmişti. Ama yine söyleyelim: Olayın yeri ve tarihi önemli değildir. Önemli olan olaya, olaylara bakış açısıdır, zihniyettir. Türkçesi 'anlayış'tır.
 
İnsana insan gözüyle bakmak yerine, cinsiyetini, derisinin rengini, dilinin anlaşılıp anlaşılmadığını ya da sakatlığını ön plana çıkararak o gözle bakmak; önce bakan insanın, sonra o insanların oluşturduğu toplumun yapısını, dünya üzerindeki yerini belirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder